Öğretmenler, fıtrat üzere doğan ve bir beyaz sayfanın temizliğindeki saf zihinlerine insanlığın birikimini ve medeniyetimizin özünü bir nakkaşın sanatkârane işçiliğinin özeniyle nakşetmek üzere en büyük hazinemiz olan evlatlarımızı kendisine emanet ettiğimiz büyük sanatkârlardır.
Böyle büyük ve mukaddes bir yükün taşıyıcısı olan öğretmenlerimiz, sabırla, sebatla ve azimle her şeyden önce ilgiyle ve sevgiyle mesleklerini icra etmekte ve yarının toplumunu bugün inşa etmektedirler. Bugün toplumun her bir kademesindeki bireyleri en üst mevkide yer alan Cumhurbaşkanımıza varıncaya değin fert fert dünün öğretmenleri yetiştirmişlerdir. Yarının toplumunun fertlerini de dağdaki çobanından Cumhurbaşkanına varıncaya değin bugünün öğretmenleri yetiştirmektedirler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu hususu,Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözüyle ifade etmektedir.
Toplumda yaşanan güzellikler, çeşitli alanlardaki bireysel ve kitlesel başarılar öğretmenlerin eseri olduğu gibi, çeşitli başarısızlıklar, toplumsal arızalar da öğretmenlerin eseri ve eğitim sistemimizin kazalarıdır. Bu bakımdan öğretmenlik bir inşa mesleğidir.
Öğretmenlik maddi tatmin mesleği değildir, öğretmenlik mutlaka geçimlik bir uğraşıdır ancak ortaya konulan hizmetin karşılığı iki cihanda manevi tatmindir ve öğretmenlik, bu arayış içerisinde olanların başarılı olabileceği bir meslektir. Buradan hareketle, öğretmenlik peygamberlik mesleğidir, bunun bilicinde olan öğretmenler de peygamberlerin varisleridir. Hz. Peygamberimiz de bir öğretmendir ve“Ben bir öğretmen olarak gönderildim” buyurmaktadır.
Öğretmenlik sadece öğretmeden ibaret de değildir. Bu çerçeveden ele alındığında imal edilmiş ‘öğretmen’ kelimesinin sığ kaldığı da ifade edilebilir. Nurettin Topçu’nun öğretmenlikle ilgili derinlikli bir tanım içeren, öğrencilerine yönelik şu sözleri öğretmenliğe adanmış bir hayatın yargılarını ortaya koyması bakımından ne kadar değerlidir: “Bizim işimiz, sizin yalnız zekâlarınızı işlemeden ibaret değildir. Biz, sizin birtakım dersleri öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu hiç düşünmedik. Şahsiyet ve halleriniz bizim hünerimizin gerçek eseridir. Bize, ‘siz ne iş yapar, ne vazife görürsünüz’ diye soranlar olursa onlara sonsuz bir sevinçle içimiz taşarak ‘bizim vazifemiz karakter yapmaktır, şahsiyet yapmaktır’ diye cevap vermede saadet buluruz.”
Bireyi sadece pozitif bilimlerde ilerlemek üzere makineleştirmenin ve bu makine beyinleri birer otomat gibi yönlendirerek vatana ve millete ihanet eden kurşun askerlere çevirmenin acı sonuçlarını aziz milletimiz 15 Temmuz’da görmüştür. ‘Altın nesil’ etiketiyle sunulan Bilim Olimpiyatları Şampiyonu dereceleriyle pazarlanan makineler birer Frankeştayn’a dönüşmüş ve fıtrat üzere içerisinde doğdukları topluma, milletimizin tepesine bomba yağdırmışlardır. Öğretmenin en önemli görevi öncelikle vatanına ve milletine sadakatle bağlı nesiller yetiştirmektir. Vatanına ve milletine ihanet eden hainlerin zekâlarının bir değeri yoktur.
Öğretmenlik bazen bir dokunuşla bir hayatı değiştirmektir. Tıpkı usta bir ressamın küçük bir dokunuşla resme büyük bir anlam kattığı gibi öğretmen de çoğu zaman bir küçük dokunuşla, öğrencisinin hayatını değiştirir. Stefan Zweig ‘İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’ adlı eserinde, “Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları ‘İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’ diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar.” demektedir.
Olumlu ya da olumsuz yönde zirveye ulaşmış insanların dramatik kavşaklarla karşılaştığına ve bu kavşaklardaki anlık yönelişlerin daha sonra büyük sonuçlarının ortaya çıktığına şahit oluyoruz. İnsanın yıldızının parladığı anlarda büyük çoğunlukla yanında mesleğini mesele edinmiş bir öğretmenin olduğunu görüyoruz. Bazen bir dokunuş, bazen bir tebessüm, bazen bir küçük hediye, bazen derdine ortak oluş, bazen bir sırrı paylaşma, bazen bir özdeşleşme, akışı birdenbire değiştiriyor ve ardından bir insanın yıldızı parlamaya başlıyor.
Biz öğretmenlerimizin insan hayatında bu denli etkili bir mevkide olduklarının bilincinde olarak mesleklerini icra etmelerini arzuluyoruz. Mesleğini seven ve sevgiyle tatbik eden öğretmenin yorulmayacağını, aksine işini yaparken dinleneceğini ve daha da güçleneceğini düşünüyoruz. Öğretmenlerimizin mutlaka işlerini severek yapmalarını diliyoruz. Gelecek nesiller için öğretmenler odasından kalkıp sınıfa yönelmekte güçlük çeken ve derse giderken de ayakları geri geri giden bir öğretmene sahip olmaktan daha büyük bir talihsizlik olamaz.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan “İdeal öğretmen, gerçekte var olmayan, fakat her öğretmenin içinde ulaşılacak bir model olarak yaşayan ve onu kendisine çeken, benzetmeye çalışan bir öğretmendir. Böyle ideal bir model güzel ve iyi bir şeydir. Zira o, gerçekte var olan öğretmeni her sabah erkenden uyandırır; ona okulunu, öğrencilerini, derslerini düşündürür, yapması gereken şeyleri dikte eder. Mevcudiyetinin farkında olmasa bile, her öğretmenin içinde böyle bir ideal öğretmen vardır. O, çok ciddidir, gevşekliği asla hoş görmez. Onun gerçek öğretmenden istediği birinci şey , ‘vazife duygusu’dur. Bu duyguya sahip olmayan bir kimsenin iyi bir öğretmen olmasına imkân yoktur.” diye tarif ediyor ideal öğretmeni.
Her bir meslektaşımın ideal öğretmen profilinin peşinde geçen bir meslek yaşamının sonunda iz oluşturabilmiş, eser üretmiş, öğretmen ünvanlı içlerde sımsıcak duygular uyandıran bir ad bırakmalarını diliyorum.
Bu duygularla öncelikle kendi öğretmenlerimin ve iz bırakmış bütün öğretmenlerin ve siz değerli meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyor, nice sıhhat ve mutlulukla kavuşulmuş öğretmenler günlerine erişmenizi diliyorum.
Ayfer YILDIRIM
Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürü